(https://www.teknolojiekibi.com/yeni/proxy.php?request=http%3A%2F%2Fwww.vaanna.com%2Fbilder%2Fafis.gif&hash=3301c582a9a380003476054471612a576db98978)
(https://www.teknolojiekibi.com/yeni/proxy.php?request=http%3A%2F%2Fwww.baskentadana.k12.tr%2F869%2520barkod.JPG&hash=558d162f7c4e7ddb6ae32232474be30fb166bfd2)
KAMPANYANIN GEREKÇESİ
"Yerli Malı Kullan" gibi başlıklı kampanyalar, yurdumuzda yaygınlaştırılmak istenilmektedir.
Ancak bugün ülkemizin bulunduğu ortamda, yitirilecek bir saniyemiz yoktur. Aşama aşama ve parça parça uygulanan bu kampanyaların, tüm yurt genelinde, tüm yurttaşlarımıza bir an önce ulaştırılması ve eş zamanda başlaması artık zorunluluk durumuna gelmiştir.
Yabancı malları tercih etme yerine, kaliteli yerli malları kullanmaya yönelik bir kampanyanın başarılı olabilmesinin önkoşulu işsizlik ve nedeninin vurgulanmasıdır. Bir diğer deyişle milyonlarca insanın işsiz kalması ve sonucu olarak, çalışanlar için yakın tehdidin giderilmesi, işsiz kalanlar için ise, iş bulmaya giden yolun açılması için, "tüketicilerin" alışveriş tercihini değiştirmesidir.
Tüm Türkiye'nin düzenlediği kampanya niteliği ile birlik ve beraberliğimiz konusunda, aidiyet duygularının yükseltilmesi başarılı olmanın diğer unsurudur. Çünkü sonuçta bu nitelikli bir kampanya ile alışveriş aşamasındaki herkes, Türkiye'deki herkesin yabancı mallar yerine, yerli malları tercih ettiğini biliyor olacaktır.
ONBİNLERCE İŞYERİ KAPANDI, MİLYONLAR İŞSİZ KALDI
Çöküş Dönemindeyiz
Tüm Türkiye'nin düzenlediği kampanya ile ithal ürün cehennemine dönen ülkemizde işsizliğin çığ gibi artışını önlemek, işsizlere iş ortamı yaratmak ve artan dış borcumuzun -bırakın ana parayı- faizinin bir kısmını ödeyebilmek için bile borç dilenmekten ülkemizi kurtulmasını sağlamak istiyoruz!
Yerli mal yerine yabancı mala talebimiz, ülkedeki sermaye sahiplerinin ülke içinde yatırım yerine ithalata yönelmesine, paranın dışarıya çıkmasına, üreten bir ülkeden çok tüketen bir ülke olmamıza neden oldu.
Bugün geldiğimiz nokta ise, kaliteli yerlisi dururken, yabancı malları tüketmek, milyonlarca yurttaşımızın işlerini elinden aldı...
... böylelikle ülkemiz çöküş dönemine girmiştir!
Hızla, hiçbirşey satamayan bir ülke konumuna düşüyoruz... Yakında bir şey satın alabilmemiz için, satabileceğimiz tek şey, topraklarımız olacaktır..."
İşyerlerimiz Siftahsız Kapanmaktadır
Yerli üretimin durma noktasına geldiği Türkiye'de ithal ürün cehennemini yaşamaktayız.
* Bugüne kadar yabancı malların tercih edilmesiyle ithalleri kadar kaliteli yerli ürünlerimiz daha az satıldı ve daha da az satılacak.
* Ürettiği malı satamayan yerli firmalarımız iflas etti – ediyor – edecek.
* İflas eden firmalarla milyonlarca insanımız işsiz kaldı - kalıyor - kalacak
Bugün ülkemizde büyük ve küçük sanayi sitelerinin ve çok büyük ölçüde işletmelerin kepenkleri kapalıdır. Sanayide ve iş hayatında -işadamının iş bilmezliğinden ya da kişisel beceriksizliğinden kaynaklanmayan- seri iflaslar, işyeri kapanmaları yaşanıyor. Açık olan işletmelerin tamamında küçültmeyle işçi çıkarılmaktadır
* Bugün ayakta kalabilmiş yerli firmalarımız siftahsız kepenk kapamaktadır.
* Ürettiğini ve aldığını satamayan yerli firmalarımızın yaşaması olanaksızdır.
* Bu, yeni iflaslar, işsizler ordusuna yüzbinlercesinin daha katılması demektir!
İthal Ürün Cehenneminden Kurtulalım!
Ülkemizin caddelerinde yürüyen herkesin çıplak gözle görebileceği çarpıcılıkta tüm mağaza isimleri ve ürünler yabancı, markalar yabancı ...
... tek kelime ile söylenecek olursa, tükenişin getirdiği
İFLAS AŞAMASINDAYIZ!
NE YAPMALIYIZ!
Üretemediklerimiz Dışında Yabancı Malları Almayalım
Ürettiğimize Döviz Ödemeyelim
İşsizliğe Çözüm!
-Yerli mallarımızı tüketmeden; işsizliğe çözüm bulmak olanaksızdır. Ülkemiz petrol zengini ya da döviz fazlası olan bir ülke değildir.
-Dış borcu ödeyemezken, eski borcun faizini ödemek için yeni borç bulmakta zorlanırken, ithal ürün çılgınlığının bedelini işsizler ordusuna yeni yüz binler ekleyerek ödüyoruz!
-Yerli mallarımızın tüketilmesi ile istihdam arttırılabilecek, işsizimize iş bulunabilecek, ithal ürün cehenneminde yaşamaktan kurtularak, borç girdabındaki ülkemizin geleceği aydınlatılabilecektir.
... böylelikle ulusal sanayimizi de güçlendirmiş oluruz!
Türkiye Kaliteyi Yakalamıştır!
Türkiye bugün 5 kıtada 135 ülkeye mal satmaktadır. Toplam dışsatımın yüzde 90'ını sanayi ürünleri oluşturmakta ve dış satımın yarıdan fazlası gelişmiş zengin ülkelere yapılmaktadır. Bu ülkelerin alışveriş konusunda titiz ve kaliteden anlayan tüketicileri bizim mallarımızı tereddütsüz satın almaktadır. Türk işçisinin ürettiği, salçadan, makarnaya, demirden, çimentoya, tekstilden otomobile, televizyondan buzdolabına kadar birçok ürün tüm dünyada beğeni ile satın alınıyor.
... Türk Tüketicisi olarak kaliteli yerli mallarımızı satın alalım!
Yabancı İşyerlerinde Çalışan İnsanlarımız İşsiz Kalmayacak!
Aynı ürünleri üreten firmalarımızın üretim kapasiteleri artacağından yeni elemanlara ihtiyaç duyulacaktır.
KENDİ ÜRETTİKLERİ MALLARI TERCİH EDEN ÜLKELER KALKINIR MI?
Kendi ürettikleri malları tercih eden ülkelerin kalkınmasına iki örnek var. Biri Türkiye Cumhuriyeti'nin 1923 – 1938 döneminden, diğeri kendi ürettikleri mallar için önlemler alan batı ülkelerinden.
Yerli Mallarımızı Alırsak Ne olur
Mustafa Kemal Atatürk, İstanbul Milli Sanayi Birliği'nin yerli mallar sergisinde şunu demişti;
"Türk yurdu, Türk iktisiyadı, Türk eliyle, Türk tarihiyle yükselir. Türkler, Türk malı alınız, Türk malı kullanınız; Türk parası Türk toprağında kalsın!"
Cumhuriyetimizin ilk kurulduğu yıllarda ülkede sanayi üretiminin neredeyse yok denecek düzeyde idi... Ekmeklik undan giyilecek elbise kumaşına kadar her şeyin dışalım yoluyla karşılanıyor olması gerçeği karşısında büyük önder "kılıçla kazanılan zaferler sabanla pekiştirilmezse kalıcı olamaz,, demişti. Yoklar içinden bir ülke, yıkılmış, savaşlardan bitkin düşmüş Anadolu insanından bir ulus yaratmak ülküsü gereği kendi kendine yetebilen bir ülke yaratmak hedefini ulusun önüne koydu. İktisadi tamamiyet olarak adlandırılan çalışma ile ülke insanına gerekebilecek her türlü maddenin üretileceği fabrikaların kurulması gündeme geldi. Etibank, Sümerbank, Şeker fabrikaları vb. girişimler böyle doğdu. 1929'dan itibaren kendi ürettiğimiz ürünlerin tüketilmesinin, kullanılmasının teşviki için Yerli Malı Haftaları kutlanması kararı alındı. "YERLİ MALI YURDUN MALI, HER TÜRK ONU KULLANMALI,, sloganları tüm yurda yayıldı. Kendi ürünümüzün, bizim insanımızca üretilmesi, dışarıya döviz kaybının önlenmesi o yılların gurur verici gelişimiydi, ortak heyecanın adı idi. O tarihlerdeki ulusal uyanış ve aydınlık önderliğin sağladıkları; Cumhuriyet Tarihimizin % 17'lik en yüksek kalkınma hızı, yabancı paralara karşı TL'nin değerli kılınışı (dikkat edin değersiz değil), dış ticaret fazlası (açığı değil), açık vermeyen bütçe vb...
Kendi Malları İçin Önlemler Alan Batı Ülkeleri
Bugün ekonomileri ülkemiz ekonomisi ile karşılaştırılamayacak kadar güçlü ve gelişmiş ülkelerde düzenlenen kampanyalarda, ülke insanına kendi ülkesinde üretilen ürünleri satın alması öğütleniyor. Bir başka ülkenin (veya şirketin) kendi ulusal ekonomilerinde ağırlıklı rol almaları engelleniyor.
Örneğin Amerika'da her yıl, çok ciddi şekilde "Buy American / Amerikan satın al" kampanyaları düzenleniyor. Ve bu kampanyalarla Amerikan halkına, kaliteli ürünün sadece ve sadece Amerikan sanayisince üretildiği propagandası yapılıyor. Amerikan yurttaşına ülke çıkarında ortak dayanışma için Amerikan ürünü tercih etmesi beyinlere işlenir. Buy American kampanyaları, ABD'de federal yasa ile güvence altına alınmıştır.
Arama motorlarına "BUY AMERICAN" yazın, bakın neler göreceksiniz!
Almanya'dan birkaç ilginç not daha; Otomotivde dünya markası olmuş bir Alman otomobil üreticisi, çalışanlarının rahatça okuyabileceği büyüklükteki şu yazıyı fabrika duvarına yazdırmıştı; "JAPON ARABA ALMAYI DÜŞÜNEN, GİTSİN KENDİNE JAPONYA'DA İŞ ARASIN."
Şimdi sormak gerekir, bizden çok daha güçlü ekonomilere sahip bu ülkeler, üstelik sadece bir haftaya sıkışmış, sözüm ona kampanyalarla, kuru söz ve demeçlerle, fındık-fıstık, portakal yeme törenleri ile değil, yoğun bir yıla yayılmış, yurttaşının beynini yıkarcasına ve bir yurttaşlık sorumluluğu gereğinin mutlak heyecanını örgütleyen kampanyalar yaparken, Almanya, İngiltere ve İtalya gibi büyük ekonomilere sahip ülkeler bile bir alanda (bir ekonomik sektörde) diğerinin egemenliğine, söz sahibi olmasına asla ve asla izin vermiyor.
Dünyanın en büyük ekonomisi olduğu savlanan ABD, ulusal tekstil üreticisini korumak adına bornoz ve gömlek alımında dahi belli bir adet kısıtlamasını (kotasını) koymayı gerekli görüyor. ABD'ye Güney Amerika'dan yapılan tarım ürünleri alımlarını olmadık hile ve düzenbazlıklarla engelleme gayretindeyken... Biz bin yıllık yoğurdumuzu hatta sütü ve suyu (evet içilecek suyu) artık marketlerimizden yabancı markalı alıyoruz.
Evet gerçekten herkesin gereken hassasiyeti göstermesi lazım.