Toprak bir yoldu ilerlediğimiz... yeşilliklerle dolu ekili alanları geçtikten sonra şelaleye vardık...Elbiselerimizin renk değiştirmiş haliyle, değirmenin un çuvalları arasından çıkmış değirmenci merkeplerine dönmüştük... derenin kenarları koyu gölgeler bırakan salkım saçaklı,rakseden söğüt ağaçları ile dolu idi...Yüksekten akan enerji dolu su , derin bir gölet haline getirmişti kıvrılarak akan derenin yatağını...
Üzerimizdeki suç teşkil edecek unsurları bir kenara sakladıktan sonra,ağlarımızı suya attık...yüzümüzü güldüren sonuçlar alıyor,'' iyi ki geldik '' diyorduk... orada kızartmaktı niyetimiz tutmuş olduğumuz balıkları...akşam karaltısı ağır ağır çökmiye başlamıştı...yola çıkmıya karar verdik ama tedirgindik; bunlar şimdi pusu kurdularsa, ya jandarmaya haber verdilerse...Ters istikametten dağlara sardık...patikadan genişçe bir yoldu, dik idi... ama altımızdaki canavarlar eğere de semere de gelir cinsten yılgınlık nedir bilmiyen tırmanıcılardı...dolambaçlı ve engebeli keçi yollarını geçtikten sonra, tırmanma şeridinin bittiğini belirten düzlük bir araziye çıktık...tatlı bir mehtap vardı...yol, artık bir köy yolu idi...
nihayet, ismini o ana kadar bilmediğimiz bir köye vardık...
::::Nereden bilirdik, hiç unutamıyacağımız tatlı bir anı olacak o güzelim akşamın böyle bir köyde hayat bulacağını...
Köyün tam girişine vardık...yol açı yaparak dönmüş...ve tam burada, musluksuz kurnalarından şarıl şarıl soğuk sular akan sebil bir çeşme...önünde , hayvanların su içmesi için upuzun bir yalak... ay tepede tepsi gibi...buğday demetleri yüklü öküz arabaları...halkı misafirperver; bizimle biz oldular... maceramızı anlattık ...ateş yakmamıza , çalı çırpı toplıyarak yardım ve iş ortaklığı yaptılar...hep birlikte balıkları kızarttık... gecemiz çok muhapbetli geçti... Devamı var...